Çanakkale Haberleri

İLK KEZ KONUŞTU

Çanakkale Belediyesi’nin efsane eski başkanı Ülgür Gökhan, 22 yıllık kesintisiz belediye başkanlığının ardından 7 aydır herşeyden uzak bir yaşam sürüyor. Şimdiye kadar hiç açıklama yapmadı. Gökhan, ilk kez Boğaz Medya’da Hasan Sami Er’e çok özel ve samimi açıklamalar yaptı.

Yerel seçimde CHP’nin oyu neden düştü?

Partiden atılanlar için ne dedi

Şimdi nelerle uğraşıyor

Muharrem Erkek’i neden ziyaret etmedi

Başkan Erkek kendisine danışıyor mu?

Belediye çalışmalarını nasıl görüyor?

Taşınmaz satışı kararını nasıl değerlendirdi

Belediyeyi borçlu mu devretti

Başkanlığı özlüyor mu

Siyasette yeni bir planı var mı?

 

 

Eski belediye başkanı Ülgür Gökhan, 22 yıl aralıksız Çanakkale'ye Belediye Başkanı olarak hizmet vermiş ve son yapılan yerel seçimlerde adaylığını koymadı. Seçimlerden bu yana hiç konuşmadı. Herkes geçen süre içinde ne düşündüğü ve ne yaptığını çok merak etti. Gelen yoğun istek üzerine Başkan Gökhan, belediye başkanlığını bıraktıktan sonra ilk kez Boğaz Medya’da Hasan Sami Er’in konuğu oldu.

 

 

Sayın Gökhan, daha önce de siz birçok kez bu röportajları yaptık, halk ilgiyle izliyor ve özellikle bu röportajı bekliyor. Çünkü 22 yıldır sizinle başkan olarak röportaj yapıyoruz bu defa başkanlık makamı olmadan yapacağız sizinle. 22 yılın sonunda kendi isteğinizle aday olmayıp, başkanlık görevinizi bıraktınız. Aradan bir yedi ay geçti neler yaptınız bu sürede?

 

7 ay içinde önce işlerime tekrar adapte oldum, yani sorumlulukları üstlendim. Şu anda işlerimle meşgul oluyorum. Torunlarla meşgul oluyorum, Galatasaray maçlarına gidiyorum, eskiden gidemiyordum yani çok nadir gidiyordum. Geçen hafta iki maça birden gittik. Hatta yurtdışı maçlarına da gidiyorum… Bir de geçmişteki evraklarımı topluyorum, düzenimi kurmaya çalışıyorum zaman geçiyor. Zaten yaz geçirdik biliyorsunuz. Seyahate gittik falan filan… Meğer bayağı bir işim varmış.

 

Belediye Başkanı olarak 24 saat 365 gün hizmet veriyorduk. Hizmet var sorumluluk var bir kere. Yani hiçbir şey yapmasanız bile o sorumluluk vardı. Şimdi sabahları Dardanos’tayım. Önce Kepez'de oluyorum, sonra köye Çıplak’a gidiyorum. Orada tarım arazilerimiz var, oradaki ortaklarımla görüşüyorum. Yeniköy'e gidiyorum, orada ortakçılarımız var, çalışanlar var. Tarım piyasasından haberler alıyoruz, vatandaşın köylünün halini görüyoruz Evet bir fiil yaşıyoruz. Köylünün hali çok kötü durumda, bizim Ova köylüsünün zengin olduğu düşünülür. Ama maalesef öyle değil, sahipsiz köylü… İlgilenen yok, çok çok acı bir şey yani Türkiye'nin bu durumu. Tarım politikası çok kötü, ürünler para etmiyor… Gübresi bilmem nesi, desteği şu bu filan yani çok zayıf. Mesela bir sıkıntı olduğu zaman kimse gelip destek olmuyor. Mesela geçenlerde Tigem’i alan firma dolu yağmasın diye yağmur bombası atıyorlar diye böyle bir şey deniyordu. Onların toplantısı vardı. O bölgedeki muhtarların hepsi toplanmış. İlgili firmanın yetkilileri de gelecekmiş ‘Sen de gel’ dediler. Adamların makineleri var zaten, hatta o makineyi getiren adam da oradaydı. Dedim ki ‘Bizim dedim üniversitemiz var, üniversitede meteoroloji bölümü var. O ‘Evet kardeşim bu doğrudur atılır ama sadece doluyu engeller ama yağmuru engellemez’ diyorsa tamam, ama köylü buna inanmıyor. Sen benim yağmurumu da kaçırıyorsun diyorlar. Mesela benim söylediğimi Tarım İl Müdürlüğü üniversitenin meteoroloji bölümüyle istişare yapıp köylüye diyecek ki: Kardeşim tamam sorun yok, sizin dediğiniz gibi değil. Maalesef böyle işte bunlarla uğraşıyoruz…

 

Belediye ile ilgili sorulara geçelim biraz. Siz 22 yıl belediyede hizmet verdiniz. En son seçiminizde % 60'ın üzerinde oy aldınız. Fakat siz çekildikten sonra yapılan son seçimde Cumhuriyet Halk Partisi'ne olan bu destek bayağı düştü. % 20'ler civarında bir düşüşü nasıl değerlendiriyorsunuz. Halk size mi teveccüh ediyordu? Acaba Ülgür Bey imajı mı vardı?

 

Benim Elbette ki şahsi oyum olabilir, vardır da yani. Yıllarca sempati duyanlar vardır, bir iş yapmışızdır, iyilik etmişizdir falan filan… Dolayısıyla bir tercih olarak bizi tercih etmiş olabilirler. Ben her zaman da söylüyorum. Bizim partimizde, Cumhuriyet Halk Partisi'nde temel olan parti içi demokrasidir.  Bunu hep dilimizde pelesenk etmişizdir. 2019 seçimlerinde yine ben aday olacaktım, o zaman dedim ki ön seçim olsun. Genel başkan müdahale etti. Ama 2019 seçimlerinde benden başka iki tane daha güçlü aday vardı. Birisi Ömer Faruk Mutandı. Gücü

Belediye başkanlığından geliyordu, O da güçlü bir siyasi objeydi. Diğeri de Celal Karataş’tı. Kim? O da ilçe başkanlığı yapmış, iyi kötü siyasetin içinde. Bir de hocamız vardı… Efendim şimdi bunlar aday. Dedim ‘Sandığı koyalım, çıkarsam devam ederim çıkmazsam işime bakarım’

Sandıktan ben çıktım. Sonuçta şu oldu; Bana oy verenler, vermeyenler partili oldular ve parti için hep beraber çalışıldı. Şimdi, ‘Bu dönemde aynı şey olsun’ diye istendi. Yine üç tane aday vardı. Dolayısıyla bu üç aday Muharrem Erkek Başkan, Erdal Gezen Avukat (ki Erdal bey son 4-5 yılda belediye meclis üyesi olduktan son güne kadar hep belediye başkan adayı olarak ortalıkta dolaştı ve onu desteklediler. Herkes ‘Muharrem Bey bakan olacak, Erdal Bey başkan olacak ve İsmet Bey de milletvekili olacak’ diye konuşuyordu, konuşuluyordu. Bu organize olmuş ve o kesim onu organize ediyordu. Olmayınca Erdal Bey ben de adayım dedi) sonra İrfan Mutluay benim Başkan Yardımcısı, belediye meclis üyesi o da ‘Ben de adayım’ dedi. Böylece 3 tane aday oldu.

Şimdi 3 tane aday olunca ne olması gerekir? Genel Başkan da televizyonda ilk etapta ön seçim olacağından bahsetti, ‘Söz veriyorum’ dedi. Daha sonra Çanakkale için veya başka yerler için de ‘Anket yapılacak’ dendi. ‘Anketle olacak’ dendi, anket oldu. ‘Ankette Muharrem Bey çıktı’ dendi tamam da, ön seçim denmişti, anket oldu, ‘peki anket sonuçlarını rica edelim’ dedik, anket sonuçları yok… Yani ankette Sami Bey %22 Ülgür Bey % 14 diğeri de yüzde 60 küsur aldı dense eyvallah, anket sonucudur. Bu tamam ama bu da yok. Bu konuyla ilgili diğer iki adayı bir yere getirip hepsini genel merkezde açıklayın. Özellikle buraya adam yollayarak olmaz… O işler genel merkezde olur. Çünkü bunlar belli aktörler, yani bir de hizmet vermişler partiye, 10 yıl çalışmışlar. Onlara ‘Arkadaşlar durum budur. Bu dönem böyle olmasını istedik, biz böyle yapıyoruz, lütfen bu konuda saygı duyun’ deseler buna saygı duyulmazsa, bu iradeye o zaman biz de deriz ki ‘Bak yanlış…’ Ama sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıldı, Ne oldu o zaman? Şimdi disipline vermişler arkadaşları, atmışlar… Neymiş? Aleyhte çalışmış, kimse aleyhte çalışmadı. Ne Erdal Bey ne İrfan Bey, ne şu, ne bu… Hiç kimse aleyhte çalışmadı. Siz basın mensupları bunu daha iyi izlersiniz hiç kimse çalışmadı… Pasifize olmak ayrı şey, aleyhe çalışmak ayrı şey. Ama sadece onlar değil, birçok partili bu kaostan dolayı pasifize oldu… Çalışmazsan seçimde kazanamazsın, yani gelip burada ‘Efendim bu insanlara, (bunlar seçmen değil mi?) anlatmak zorundasın. Ne kadar çok anlatıldığını geçmiş dönemden bilirsiniz. Ev ev dolaşılırdı. Bu noktada maalesef bir kışı seçmen sandığa gitmedi.  

% 60 dediniz ya, onun hepsi Cumhuriyet Halk Partisi oyu değil ki bir de o var. Ben MHP'lilerden de, İYİ Partililerden de, AK Partililerden oy aldım. Bu oyları alabilmek için onlara bir diyalog kurulması lazım, bu da olmadı. Sonuç itibariyle maalesef % 38' lere kadar gerilenmiş oldu. Bu hoş olmadı, bu şık olmadı…  Ben Muharrem Bey'in Belediye Başkanı olmasına bir itirazım yok. Nitekim seçimlerde ben hep ona sonuna kadar destekledim, deklare ettim ki mühim olan burada Cumhuriyet Halk Partisi'nin belediyede olmasıdır. Şahıslar ikinci planda gelir. Muharrem Bey de burada milletvekilliği yapmış, belediye meclis üyeliği yapmış iyi kötü belediye tecrübesi de olan bir arkadaşımız. Hiçbir sıkıntı yok benim açımdan, partim böyle demiş. Ben de çıktım mahalle, sokak gezdim. Onun için bu sıkıntılar maalesef bu seçim sonucu böyle olumsuz oldu. Allah'tan bu kadarla kaldık yani seçimi aldık. Bundan sonra iş tekrar düzelir yoluna girer, sorun olmaz.  

 

Muharrem Bey yedi aydan beri Belediye Başkanı, herkes kendisine hayırlı olsun ziyaretine gitti veya gidiyor. Peki siz gittiniz mi ziyarete?

Ben zaten ben devir teslim ettim.  Ben devrettim. Ziyaretine gidip ne yapayım? Başka bir zaman diliminde her zaman giderim. Hayırlı olsun dedik mührü verdik ilk ziyareti ben yapmış oldum makamında. Evet mührü verince oturduk, ne oldu? Ziyaret etmiş olduk, çayı içtim, ‘Haydi Alah’a ısmarladık’ dedim gittim. Daha sonra bir kere bir soruşturma evrakı varmış onu almaya gittim. Yani başkanlık makamında öyle görüntü vermek falan bunlar anlamsız ama nezaket ziyaretleri yapılmalı tabi, yani yapanlar için bir sıkıntı yok.

 

Peki görüşüyor musunuz? Yani size danışıyor mu? Mesela ‘Başkanım şu nasıl olmuş?’ diyor mu?

Yok… Ama mesela geçen gün genel başkan gelirken beni davet etti sağ olsun. Telefon açtı; Akşam yemeğine davet etti. Benim ve hanımın çok önceden randevusu vardı. Çünkü randevu almak kolay değil tabi. Tam da Genel Başkanın gelişine denk geldi. Dolayısıyla çağırdı, aradı o konuda sıkıntı yok yani, hiçbir sıkıntı yok…

 

Peki çalışmalarını nasıl görüyorsunuz Muharrem Bey'in?

Şimdi çok çok erken tabii… E tabii maddi sıkıntılar var yani, doğal olarak var. Çünkü hakikaten Ankara'dan gelen katkı payları, bütçeler de sıkıntılı. E pahalılık, enflasyon en çok belediyeyi vuruyor. Çünkü orada harcama yapılacak bir sürü konu var, o konularla ilgili harcama yapacaksın.

Dolayısıyla şu an itibariyle bir yatırım söz konusu olamadı.

 

Gayrimenkul falan satışları var.

E mecbur yani. Onları bugünler için biriktirdik. Herkes diyor işte “Başkan satıyor…” Satılır yani, satılmaz diye bir şey yok. Sonra yenisini yerine koyarsın. Allah'tan biriktirmişiz. Biliyorsunuz parsel artıklarını bile satmadım, hepsini kat karşılığı verdim. İyi kötü üç lira beş lira, şimdi satarsın bir katkı olur.  Ama mesela yeşil alan satıyorlar, yeşil alan satılmaz… Meclis üyeleri de bu konuda şey yapmamışlar, yani dikkat etmiyorlar… Cami alanı satılıyor, bunlar olmaz… Cami cemaatine anlatamazsın bunu. ‘Biz satmayacağız zaten’ diyeceksen yapma, bu kararı alma… Yani herkes senin yandaşı değil ki, muhalefet var. Yani yeşil alan zaten satamazsın, parsel numarası var diye satışa çıkarıyorlar ama yanlış… Bir de benim hep iddia ettiğim bir şey vardır. Tabii onların takdiri ama arsa satılmaz! Ben hiçbir zaman arsa satmadım, hep kat karşılığı verdim. Orada bir değer olur o değeri satarsın. Çünkü o arsa bina olduğu zaman, daire olduğu zaman, dükkan olduğu zaman daha farklı olur onu satarsın. Bu konuda biraz hassasiyet gösterilmesi gerekir. Bu konu başkandan öte meclis üyelerinin de dikkat etmesi gereken konu .Çünkü ona karar veren parmak kaldıran o arkadaşlar. Evet başkan gündeme getirmiş olabilir ama sen orada diyeceksin ki ‘Yeşil alan satılır mı arkadaş? Ha bir de şu konu var… Yeşil alanı imara çevireceksen sen çevir, öyle sat… Cevat Paşa Muhtarlığın yerinin satılması ayrı bir anlam kazandırdı o satışa

 

Yani muhalefet ettiği için onun yerini satıyormuş deniyor.

Halk algısı önemlidir tabi. Senin niyetin önemli tabii ki. Senin niyetin başkadır, halkın algısı başkadır. O zaman sen niyetini ortaya koy, ‘Onun için yapıyorum’ de. Halk da desin ki ‘Tamam kardeşim’ Şimdi sen böyle emri vaki orayı satışa çıkarttın bu şık değil Cevat Paşa Mahallesinin Muhtarlığı orası işte çocuk parkı var, ağaçlar var, bilmem ne var… Adam orada hizmet veriyor. Ha şu olur, bakın şunu anlarım; Bu arsa imarlı arsa, tamam… Buraya bir bina yapalım, verelim kat karşılığı müteahhitte. Altına bir muhtarlık binası yapalım, hem daha şık, daha güzel yanına ne bileyim bir kafe mafe yapalım, o müteahhide kalsın üstten de daire alalım bu arsayı değerlendirelim… Memnuniyetle, hiçbir sıkıntım yok. Ama arsayı satıyorum dediğin zaman e bu olmaz. Biraz dikkat etmeleri lazım. Çünkü Çanakkale kamuoyunda özellikle belediye varlıkları konusunda biz bir üslup yerleştirdik vatandaş bundan memnun. Mesela Barış Kafenin arsasını

Biliyorsunuz, adamların imar hakkı varken bir gerekçeyle çevirdik. Özgürlük Parkını parselli arsalarını satın aldık. Burada vatandaş hep kendi lehine olan şeyleri hatırlıyor. Evet gayrimenkulleri satarken kamuoyuna çok iyi bilgilendirmek lazım. Sokağa çıktın mı bunu anlatamazsın…

 

Belediye olarak borç bıraktınız mı?

Hayır… Belediyenin borcu her zaman vardır. Yeşil bina, su arıtma tesisi yaptık ödeyeceğiz. Tabii enflasyon resmi kurumların bütçesini eritiyor. Ama biz hiçbir zaman aşırı bir borç, ödenemeyecek borç yani israftan doğan bir borç bırakmadık. Hep yatırımdan doğan borçlar var. Bunlar da doğal. Onlar zaten borç bile sayılmıyor. İller Bankası'na borcumuz var, ama bizim gelirlerimiz var zaten sıkıntı yok.

 

Peki özlüyor musunuz belediyeyi iş arkadaşlarınızı?

Personelle görüşüyorum. Hatta geçen akşam bir yemek yedik. Bizim Evrim’i Manisa Belediyesi'ne transfer ettik. Daire başkanı oldu. Ondan sonra Hülya vardı o da Tuzla Belediyesi'ne gitti. Emekli olan üç arkadaşımız vardı. ‘İlla bir yemek yiyelim’ dediler, ‘Tamam’ dedik. Ondan sonra diğer arkadaşlar da haberleşiyor, konuşuyoruz sıkıntı yok. Ama belediyenin işi itibariyle bir özlem duymuyorum.

 

Biraz da siyaset kısmına gelelim. Siz Çanakkale'de Belediye Başkanlığı yaparken de Cumhuriyet Halk Parti siyasetinde etkili rol oynuyordunuz. Şimdi siyaseten ne durumdasınız?

Çanakkale Cumhuriyet Halk Partisi içinde şu anda bir sade üye olarak hayatımı sürdürüyorum, şu anda zaten siyaset yapacak bir şey de yok. Yani yönetimsel anlamda. Ama yarın bir ihtiyaç duyulursa, bir şey olursa (yani siyasi aktivite başladığı zaman) elbette biz de yine bir taraf oluruz, taraf olarak da yolumuza devam ederiz.

 

Yani şu anda bir yere talip olur musunuz?

Yok olmam, artık olmam… Yani yöneticilik işine talip olmam, gerek yok… Yani orada başkasının önünü kesmenin de manası yok. Ben bütün kademeleri yaptım geçtim. İl başkanlığı, kurultay başkanlığı bile yaptım. Ama elbette ki parti üyesi olarak bana bir görev düşerse onu yaparım. ‘Git şu mahallede çalış, şu köyde çalış, şu etkinlikte şunu yap bunu yap’ derlerse her zaman partime destek olurum… Tabi benim için temel olan Cumhuriyet Halk Partisidir…

 

Genel Siyasette Özgür Bey geldi. Genel olarak sürdürdüğü politikalarından memnun musunuz veya nasıl görüyorsunuz?

 Özgür Bey'den şu anda memnunum. Yani şu anlamda memnunum; Her konuya müdahil oluyor, takip ediyor, mitingler yapıyor… Ama bazı konulardaki söylemlerinde daha dikkatli olması gerekir. Mesela geçen gün o işte ‘El yükseltiyorum’ lafı ve işte ‘Devleti teslim ediyorum…’ Ben onun ne demek istediğini anladım, ama sokaktaki adam öyle anlamıyor, anlatamazsınız. Onun için benim sayın genel başkanda eksik bulduğum bir gün sonra konuşmalı değil mi? Hatta 12 saat sonra… Belki adam haklı ama ne diyorum ben ne dedim daha önce de ‘Benim ne düşündüğüm önemli değil, halkın nasıl algıladığı önemli…’ Öyle değil mi? İyi anlatmak lazım, daha doğrusu halkın yanlış anlayacağı şeyler yapmamak lazım…  

 

Başkanım bizim sorularımız bu kadar. Sizin son olarak söyleyeceğiniz bir şey varsa buyurun.

Öncelikle teşekkür ederim. Bütün Türk milletinin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımı kutlu olsun. Cumhuriyet önemli, cumhuriyetimize sahip çıkmamız lazım. Eğer bugün bir yerlerde isek Cumhuriyet sayesinde. Cumhuriyet sayesinde eğitimimizi aldık, iyi okullarda okuduk, iyi mevkilerde görev aldık… Bütün bunlar cumhuriyetin birikimlerinden kaynaklanan sonuçlar. Onun için cumhuriyetimize sahip çıkmamız lazım. Eski belediye başkanı olarak bir sorumluluk olarak da aileleri çocuklarına gençlere sahip çıkmaya çağırıyorum. Bu uyuşturucu konusunda çok büyük bir felaket var… Her anne baba çocuğunu iyi izlemeli, çok iyi denetlemeli… Devlet hakeza öyle… Artık jelibonların içinde bile var. Pazarı o kadar kötü ve çok ucuz, çok ucuz. Temini çok kolay, ulaşılabilir. Yani şu anda cebinde bile taşısan kimsenin ruhu duymaz. Gençlerin bu konuda çok iyi takip edilmesi lazım. Çünkü geri dönüşü yok. E daha sonra da şiddet diyoruz. Kadına şiddet , çocuğa şiddet, gence şiddet… Hepsinin büyük oranda temelinde uyuşturucu kullanma var. Sarhoşluk değil, içki değil… Benim hemşerilerimden naçizane isteğim, sadece 16-17 yaşındaki gençlere değil, ilkokula giden çocuklarını da takip etsinler. Kesinlikle arkadaşından şundan bundan böyle şekerdir, bonibondur kesinlikle aldırmayacak.  Sonra tren kalkıyor ve maalesef polis koşturuyor Jandarma koşturuyor… Tabii burada e hükümetin rolünü unutmayalım. Dünyanın en büyük baronları Türkiye'de yakalanıyor. Bunların ne işi var? Türkiye'ye ne getirdi bunlar? Buraya muz mu getirdiler? Evet muz getirdiler ama muzların içinden uyuşturucu çıktı. Ben teşekkür ederim… Boğaz Medya çalışanlarına da emekleri için teşekkür ederim. Beni burada ağırladınız.

 

Tuba Demirtaş