Otizmli veya zihinsel, işitme, görme engelli çocuklar özel gereksinimli bireyler olarak tanımlanıyor. En son 2002 yılında yapılan araştırmaya göre, engelli bireyler toplumun yüzde 12’sini oluşturuyor. Çocukların eğitimi noktasında farklı yöntemlerin izlendiğini belirten Prof. Dr. Dilara Özer, çocukların beden eğitimi dersinden yoksun bırakıldığını ifade etti. Beden eğitimi ve spor aktivitelerinin çocukların özgüven ve sosyal becerileri üzerinde son derece yararlı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özer, bu anlamda spor çalışmalarının çocukların topluma aktif bir şekilde dahil olmasına çok büyük bir katkı sağladığını belirtti.
EĞİTİM SAATLERİ YETERSİZ
Özel gereksinimli çocukların dahil olabildiği eğitim programları hakkında bilgi vererek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Dilara Özer, “Türkiye’de bu çocukların eğitimi ile ilgili olarak farklı modeller izleniyor. Onların ihtiyaçlarına yönelik yapılandırılmış özel eğitim okulları var. Ayrıca bu çocuklar son yıllarda, büyük oranda kaynaştırmaya yönlendiriliyorlar. Yani engelsiz olan akranları ile birlikte aynı ortamlarda eğitim alıyorlar. Bazı çocuklarda ilk ve ortokul bünyesinde bulunan özel eğitim sınıflarına yönlendiriliyorlar. Tüm bunların yanında da destek eğitim hizmeti almak üzere özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinden yararlanabiliyorlar.
Özel eğitimin, tüm yaşamı kapsayan bir süreç olduğunu ve çocukların çok çeşitli hizmetlere ihtiyaç duyduğunu kaydeden Prof. Dr. Özer, “Bunun için çocukların değerlendirilmesi ve eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi gerekiyor. Fakat buradaki sorun, bu destek eğitim hizmetleri kapsamında verilen eğitim saatlerinin oldukça yetersiz olması. Haftada 1 saat grup eğitimi, 2 saat de bireysel eğitim imkanlarından yararlanıyorlar. Ama tabi ki hiçbiri yeterli olmuyor” diye konuştu.
BU ÇOCUKLARA BEDEN EĞİTİMİ DERSİ VERİLMİYOR
“Ülkemizdeki özel eğitim hizmetlerinde olan en büyük eksiklik beden eğitimi çalışmalarının olmaması” diyen Prof. Dr. Özer, “Çocukların hareket becerilerini destekleyecek, motor becerilerini üst seviyelere çıkaracak, işlevselliklerini arttıracak programların uygulanması mümkün olmuyor. Bunun en önemli nedeni de özel eğitim ekibi içerisinde beden eğitimi öğretmenlerinin yer almamasıdır. Oysaki çocukların gelişimsel ihtiyaçları çok farklı ve özel gereksinimli çocukların, bütün bu farklı alanlardaki ihtiyaçlarının karşılanması lazım. Mesela özel eğitim sınıflarında beden eğitimi öğretmeni görev yapmıyor. Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde de zorunlu hizmet elemanı olmadığı için beden eğitimi öğretmeni istihdamı sağlanmıyor” ifadelerini kullandı.
ÇOCUKLARIN HAREKET BECERİLERİNİN GELİŞİMİNİ DESTEKLEMİYORUZ
Bahsi geçen çocuklar için beden eğitimi dersinin gerek motor becerileri gerekse bilişsel ve sosyal gelişim açısından çok önemli olduğunu da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Özer, “Aslında bu durumu en iyi aileler ifade ediyor. Sporla buluşma imkanı olan çocukların ‘spor aktiviteleriyle hayatlarının değiştiğini’ dile getiriyorlar. Bu nedenle bizim beklentimiz de özel eğitim hizmetlerinin içine beden eğitimi öğretmenleri tarafından gerçekleştirilen spor çalışmalarının dahil edilmesi. Bu durumu bir yapboz gibi görebiliriz. Ve düşünün ki o yapbozun bir parçası eksik. Çocukların hareket becerilerinin gelişimini yeteri kadar desteklemiyoruz. Oysa hareket becerileri gelişen çocukların özgüvenleri gelişiyor, sosyal ortamlara uygun beceriler kazanıyorlar ve böylece topluma daha kolay uyum sağlıyorlar.
İLETİŞİM KURMALARI İÇİN SPOR ŞART
Bu bireylere karşı büyük bir önyargının olduğunu da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Özer, “Çünkü bu çocukları sadece engelsiz çocukların devam ettiği okullara yerleştirmek yeterli olmuyor. Eğer o çocukların arasında etkileşim sağlanmazsa, yeterli düzeyde öğretmen desteği sağlanmazsa bu çocuklar o kalabalık ortamlarda tek başına ve yalıtılmış bir yaşam sürdürebiliyorlar. Ön yargıları yıkmanın en önemli yollarından biri de bu çocukları sporla güçlendirmek, becerilerini geliştirerek akranlarıyla iletişim kurmalarını desteklemek” diye konuştu.
ENGELLİLİKTEN ETKİLENEN BÜYÜK BİR KİTLE VAR
Özel gereksinim gerektiren durumların sadece bireyi değil aileyi de aynı oranda etkilediğini dile getiren Prof. Dr. Özer, “2002 yılında yapılan ‘Türkiye Özürlüler Araştırması’ sonucuna göre toplumun yüzde 12,29’u engelli bireylerden oluşuyor. Tabi ki bu durum sadece bu rakamla kalmıyor. Bu bireyler aileleriyle birlikte yaşıyorlar ve dolayısıyla aile bireyleri de etkileniyor. Bu açıdan bakıldığında aslında toplumun yarısının bu durumdan etkilendiğini söyleyebiliriz” dedi.
Kaynak: DHA