El yapımı kispetlerini giyen pehlivanlardan 4’ü altın kemer almayı başaran İrfan Şahin, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) 2012 yılında Somut Olmayan Kültür Mirası Yaşayan İnsan Hazinesi seçildi.
Biga ilçesine bağlı Eğridere köyünde 1942 yılında doğan İrfan Şahin, 13 yaşında Mustafa ustanın yanına kispet dikimi için çırak olarak girdi. 1955 yılından 1967 yılına kadar Mustafa usta ile beraber Türk ata sporu yağlı güreşin pehlivanlarına kispet diken İrfan Şahin, o yıl ustası hayatını kaybedince 25 yaşında kispet ustası oldu. İrfan Şahin, halen mesleği yapan Samsunlu Uğur Kesen, Bigalı Mehmet Derse ve Manisalı Murat Boncuk'u yetiştirip, mesleğin devamını sağladı.
YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ İRFAN ŞAHİN
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) 2012 yılında Somut Olmayan Kültür Mirası Yaşayan İnsan Hazinesi seçilen İrfan Şahin, “Gençliğimin ünlü pehlivanları Kör Sezai, Ordulu Mustafa, İzmirli Kara Ali, Nazmi Uzun, Mehmet Ali Yağcı'nın kispetlerini diktim. ‘Aman usta bizi yalnız bırakma’ dediler. Onlarla beraber güreşlere gittim, kispetlerini diktim. Hiçbir pehlivan ile dargınlığım olmadı. Hiçbir pehlivan da ‘Usta bu kıspet nasıl olmuş, veyahut neden bunu böyle yaptın’ demedi" dedi.
'KARA ALİ'YE KİSPET YAPARKEN ELİM AYAĞIM TİTRİYORDU'
Diktiği kispetlerde en küçük hatanın pehlivanı güreş esnasında zor durumda bırakabileceğini anlatan İrfan Şahin, "İki tane yiğit pehlivan çıkıyor oraya, en az 15-20 bin seyirci içine. En ufak bir düğüm dahi bıraksan içeride pehlivan rahatsız olur. Güzel güreş yapamaz ve şikayet eder. Hatta bir gün altın kemerli başpehlivan Aydın Demir’e ‘9 tane kispet diktim sana, bir gün Allah rızası için şu kispetin paçası uzun olmuş, kısa olmuş deseydin’ dedim. ‘Öyle şey mi olur? Giyiyoruz kispetimizi, çayırlarda güzel güreşimizi yapıyoruz. Allah senden razı olsun’ dedi. En ünlü pehlivanlara, mesela İzmirli Kara Ali’ye dünyada ona kispet giydirmek, beğendirmek çok zor. O kadar çok dikkat eder ki. Yani Kara Ali’ye kispet yaparken elim ayağım titriyordu. Bunun yanında Arap Mustafa, gramla tartar kispeti, o kadar dikkat ederdi. Ben bunlarla hayatımı bugüne kadar devam ettirdim" diye konuştu.
'10 BİNDEN FAZLA KİSPET DİKTİM'
"Mesleğe 13 yaşında başladım, ustamla birlikte diktiklerimi saymıyorum. Kendi başıma 50-55 sene çalışmışlığım var, 10 binin üzerinde kispet dikmişimdir" diyen Şahin, şöyle devam etti:
"Benim diktiğim kispetlerle altın kemer kazanan 4 başpehlivan oldu. 1968’de Ordulu Mustafa’ya, 1976’da Aydın Demir’e, 1985’te Hüseyin Çoban ve efsane başpehlivan Ahmet Taşçı’ya kispet diktim. Türkiye’de 12-13 sene evvelsine kadar Türkiye’nin tek ustasıydım. 2007 senesinden sonra daha çok müzeler ve ağalar için kispet diktim. Şu an maket kispet yapıyorum. Zamanımı bununla geçiriyorum. Cumhurbaşkanımıza varıncaya kadar maket kispetlerden yaptım. Masalarındaki bu maketler, 658 senelik tarihimizi canlandırıyor. Bunlarla da Allah bana sağlık veriyor. Bir de pehlivanların kıspeti yırtılırsa onları da tamir ediyorum. Pehlivanlar ile irtibatımı kesmiyorum."
'PARA DEĞİL AMA SAYGI VE SEVGİ KAZANDI'
Kispetçiliğin, tüm meslekler içinde az getirisi olan işlerden birisi olduğunu belirten İrfan Şahin, "2,5 günde bir kispet dikiyorum. Satarsam 500 liraya, 350 liralık deri var içinde, 150 lira kalır sana. Fakat bu meslek sayesinde Cumhurbaşkanları ile tanışma imkanım oldu. Kendilerine kispet yapıp, hediye ettim bazıları maket. Türkiye’deki belediye başkanlarıyla tanıştım. Üniversitedeki hocalar geldiler, beni ziyaret ettiler. Her gittiğim yerde saygı ve sevgi gördüm. Şu an Edirne’ye gitsem, ‘Buyrun ustam' deyip beni protokole oturtuyorlar. Ben de bununla gurur duyuyrum" dedi.
'BİR KEZ KİSPET GİYDİM'
Şahin, hayatında bir kez merak edip denemek için kispet giydiğini de ifade ederek, halen kullandığı dikiş makinesinin ise asırlık olduğunu söyledi. Şahin, "Makinem 100 senenin üzerinde. 64 yıldır bu makine ile beraberim. Benden daha yaşlı. Fakat hiç de pes etmiyor, halen benimle beraber dikiyor" diye konuştu.
'DERİYİ OYA GİBİ İŞLİYORUZ'
Deri üzerine saatlerce nakış dokur gibi yapılan işlemenin önemine değinen Şahin, "Tabi işlemeleri soruyor herkes bana. İşlemeler, deriyİ pehlivan parçalayamasın diye yapılıyor. Deriyi sertleştirmek için yani. Tabii işlerken de oya gibi işliyoruz. Hani pehlivana yakışsın, halkın gözüne güzel gözüksün diye" dedi.
Kaynak: DHA