Türk Eğitim-Sen Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu tarafından yapılan yazılı açıklamada, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde (ÇOMÜ) son zamanlardaki uygulamaları ile özünde bulundurması gereken, eşitlik, akademik ve bilimsel özgürlük, kurumsal özerklik, çeşitlilik, şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık, işbirliği, bilimsel rekabet ve kalite ilkelerinden son derece uzak bir görüntü sergilendiğini ifade edildi. Türk Eğitim-Sen üyeleri dışındaki hiçbir sendika üyesinin mağdur edilmediği ileri sürülün açıklamada üniversite Rektörlüğüne sorular yöneltildi.
Türk Eğitim-Sen Çanakkale Şubesi Yönetim Kurulu açıklamasında aynen şu cümleler kuruldu; “İnsan hakkı denilen olgu, belli nitelikteki düzenin sağlanabilmesi için gereken ilkeler bütünüdür ve zamana ve ortama göre değişir, gelişir. En temel hak, İnsanın yaşama hakkıdır. İnsan hakkı kavramı, temel tanımıyla, insanın sadece insan olarak doğmuş olmasından dolayı sahip olduğu hakları ifade eder. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 23. maddesinde; ‘Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır. Herkesin, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, eşit iş için eşit ücret hakkı vardır. Herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir hayat sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır. Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olma hakkı vardır’” denmektedir. Ancak; Üniversitemizde son bir yıldır, bu hakların kullanılabildiği söylenemez. ‘Kuşkusuz Allah görevi liyakatli olana vermenizi, insanlar arasında hakem olduğunuz zaman da adaletle hüküm vermenizi emreder. Varlığınızı sürdürmenizin yegâne şartıdır bu.’ (Nisa Sûresi, Ayet:58) Bu ayette Yüce Allah görev verilecek kişide: Dil, din, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç veya benzeri ayrılıklar dikkate almayı değil, ehline görevi tevdi etmeyi emrediyor. Yoksa ‘hak ettiler’ diye akraba, eş-dost ve cemaat/tarikat asabiyeti ile himaye etmeyi değil, makam ve mevkie gelecek olan kişilerin ehil olanlardan seçilmesini emrediyor.
Liyakat nedir? Liyakat; nitelikli, layık olan memurun hizmete alınması ve yükseltilmesi anlamını içerir. Anayasası’nın 70. Maddesinde geçer. Memurluğun olmazsa olmaz şartıdır. Devlet Memurları Kanunu’na göre memurluğun üçüncü niteliği liyakattir. Liyakatte aranan, esas olan önce bilgi sonra da bir işi layığıyla yapma becerisine sahip olmasıdır. Üniversiteler asli görevi olan bilimsel gelişmeyi sağlamanın yanında; bölgenin şartlarına göre, bölge bileşenleri ile işbirliği halinde kalkınmasına yardımcı olmalıdır. Geliştirdiği kalkınma model ve projelerini ile bölgenin ve bölge halkının gelişmesine yardımcı olmaktır. Bilimin aydınlığının yanında, diyalog ve işbirliği içinde, liyakati esas alan, adaletli, her kesime aynı mesafede duran, çevresiyle uyumlu ve bütünleşmiş yönetim biçimi ile ülkemize de model olması gerekir. Onun için tüm yöneticilerin bu konuda gereken özeni göstermesi gerekmektedir. Üniversitemiz demokrasinin en güzel örneklerinin hayata geçirildiği ve bu yönüyle de topluma emsal oluşturan kurum olması gerekirken; son zamanlardaki uygulamaları ile özünde bulundurması gereken, eşitlik, akademik ve bilimsel özgürlük, kurumsal özerklik, çeşitlilik, şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık, işbirliği, bilimsel rekabet ve kalite ilkelerinden maalesef son derece uzak bir görüntü sergilemektedir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde, özellikle son dönemde yaşanılanlar ve sendika üyelerimize yaşatılanları (Gerek idari personel, gerekse akademik personel olan üyelerimizin özlük hakları noktasında, ağır şekilde mağduriyetini) anlatmakta zorluk çekmekteyiz. Hala akademik ve idari birçok üyemize baskı yapılmakta, soruşturmalar açılmakta, yerleri değiştirilmekte, baskı ile sendikamızdan istifaya zorlanmaktadırlar. Sendikamız tarafından, üyelerimiz ile ilgili Rektörlük makamına her türlü kefalet verilmesine rağmen; hukuki olmayan, dedikodu ve dayanıksız sebepler ile üyelerimize özlük hakları noktasında, ağır mağduriyetler yaşatılmaktadır. Bunu yapanlar arasında malum sendikaya üye olan Dekanlar, Dekan yardımcıları, müdürler ve müdür yardımcılarının yanında, bazı üst düzey idari yöneticiler de bulunmaktadır. Liyakat, sadakat noktasında her türlü özelliğe sahip akademik ve idari personelimizin içinde bunduğu durumlar ve yaşanan tüm sıkıntılar, bizzat üniversitemiz Rektörlüğüne defaten anlatılmıştır. Ancak; bu güne kadar problemler çözülememiştir. Türk Eğitim-Sen üyeleri dışındaki hiçbir sendika üyesi mağdur edilmemektedir. Bu nedenlerle Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğüne soruyoruz:
1-Üniversitemizde; diğer sendikalara mensup Öğretim Elemanları, hatta PKK bildirgelerine imza atanlar bile özlük haklarını alırken; Sendikamız üyesi akademik personelin liyakat noktasında hangi bakımdan eksiklikleri var da, hala özlük hakları verilmiyor?
2-Sendika üyelerimizin hangi hukuki ve adli sakıncaları varda özlük haklarını verilmiyor?
3-Sendika üyelerimizin size yakın bir STK ile ilişkisi yok diye mi özlük haklarını vermekten imtina ediliyor?
4-Özellikle akademisyenlerimizin makale, bildiri, proje ve diğer akademik yayınları çok iyi diye mi özlük hakları vermiyor?
5-Beş yıl ve üzeri zamandır özlük haklarını bekleyen liyakat sahibi akademisyenlerimizin haklarının gaspı kul hakkı değil midir?
6-Özellikle Ali AKDEMİR döneminden başlayarak sizin döneminize kadar geçen tüm rektörler döneminde, etkili olan bazı kişi veya kişilerin etkisinde kalınarak mı? Ya da hangi nedenlerle üyelerimizin haklarının yenmesine göz yumuluyor?
7-Dekan, Dekan Yardımcısı, Yüksekokul Müdürü ve Müdür yardımcısı sendikalara ne zamandan beri üye olabiliyor?
8-Kaç Dekan, Dekan Yardımcısı, Yüksekokul Müdürü ve Müdür yardımcısının sendika üyesi olduğunu ve sendikalara dağılımını biliyor musunuz? Bunların üyelerimize karşı olumsuz tutum ve davranışlarından haberiniz var mı?
9-Son dönemde, görevde yükselmeye tabi olmayan Fakülte veya Yüksekokul Sekreterlikleri kadrolara ataması yapılan personelin sendikalara göre dağılımı nedir? Atamalar hakkaniyet ve liyakat esasına göre mi yapılmıştır?
Kanun, Yönetmelik ve Genelgeler ile verilen bazı haklar gasp edilmekte veya görmezden gelinmektedir. Görevde Yükselmeye tabi kadrolara hülle yolu ile atamalar yapılmakta, görevde yükselmeye tabi olmayan kadrolara ise liyakate bakılmaksızın, bir kısım zümreye mensup, kişiler atanmaktadır. Üniversitemiz personeli arasında ayrımcılığa ve ötekileştirmeye yol açan, ikili ilişkilerin olumsuz ve ön yargılı bir durum almasına neden olan, bizden ve bizden olmayan gibi yönetimsel ayrımcılığın yapıldığı, boyun eğmeyen, koşulsuz itaat etmeyen kişilerin özlük hakları hiçe sayılarak, yıldırma ve baskı altına alma çabaları, Üniversite içinde çalışma barışının bozulmasına yol açmaktadır. Böyle bir ortamda kurumsallaşmadan söz edilebilir mi?
Sayın Prof. Dr. Sedat Murat’ın Rektör olmasından itibaren bahsi geçen mağduriyetleri diyalog yolu ile çözmeye çalıştığımızı, kendileri çok iyi bilmektedir. Bir yılı aşkın süredir sabırla beklediğimiz, her atama sürecinde türlü gerekçe ve mazeretler ile üyelerimizin hakkı açıkça gasp edilmektedir. Sayın Rektörümüze; Cenab-ı Hakkın kul hakkı için ‘Benim yanıma her şey ile gelin affederim. Fakat kul hakkı ile gelmeyin, onu ben değil, kulum affeder.’ dediği söz ile tekrar bir hatırlatma yaparken, bahsi geçen konu hakkında, her türlü girişimi ve takibi yapacağımızı ifade etmek istiyoruz. Bu haksızlıklara örnek teşkil eden uygulamalardan bazıları, aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır. Aşağıda açıklanan çalışma ve yaşam hakkı ihlalleri kabul edilebilir bir durum değildir. Bu uygulamalara bir an önce son verilerek, kurumsal barış ve huzurun tesis edilebilmesi için aşağıdaki sorunlar ivedilikle çözülmelidir.
1. Doçentlik ve Profesörlük unvanını alan Öğretim Üyelerimizin ivedilikle Doçent ve profesör kadrolarına, Üniversitemizde doktorasını bitirmiş olan akademik personelin (Öğretim Görevlisi ve Araştırma görevlisi olarak çalışanlar) Dr. Öğretim Üyesi kadrosuna ivedilikle atanmaları sağlanmalıdır. (Tüm şartları taşımasına rağmen, uzun yıllardır bu kadrolara atanmayı bekleyen bir çok arkadaşımız mevcuttur. Örneğin; hala Dr. Öğretim Üyesi Kadrosunda olup, Profesör kadrosunu bir, iki yıl önce hak eden üyelerimiz ile 2014-2015 yıllarından beri Dr. Öğretim Üyesi kadrosu bekleyen üyelerimiz vardır.)
2. Üniversitemizde görevde yükselme sınavlarını belli bir periyoda bağlayarak yapılmalı, özellikle şube müdürlüğü kadrolarına hülle yoluyla atamalara son verilmelidir.
3. Belirli periyotlarda personel ile toplantılar yapılarak sorunları dinlenmeli, Yeni atanan personele ve/veya eski personel için zaman zaman hizmet içi eğitim düzenlenmelidir.
4. Görevde yükselmeye tabi olmayan kadrolara atama yapılırken, ( fakülte veya yüksekokul sekreterlikleri, daire başkanlığı vb.) üniversiteye yıllardır emeği geçen personel liyakat esasına göre değerlendirilmeye alınmalı, taraflı atamalara son verilmelidir.
5. Kişilerin talep ve istekleri olmadan, baskı ve sindirme amaçlı olarak 2547 S.K.’nun 13/b-4 maddesi uyarınca yapılan görevlendirilmelere ve yıldırmak, taciz etmek, emekliliğe zorlamak için baskı amaçlı yapılan disiplin soruşturmalarına son verilmelidir.
6- 2547 S.K.’nun 13/b-4 maddesi uyarınca başka birimlerde görevlendirilen (Üyelerimizin bir kısmı istekleri dışında başka birimlerde görevlendirilmişlerdir.) idari personelin kadroları, görevlendirildikleri birimlere aktarılacağı söylendiği halde, sadece Türk Eğitim-Sen üyesi personelin atamaları yapılmıştır. Sorulduğunda diğerlerinin atama izninin Genel Sekreterlik Makamında bekletildiği söylenmiştir. Şayet; Türk Eğitim-Sen üyelerine yönelik bir durum değilse, talepleri doğrultusunda bekletilen tüm atamalar yapılmalıdır.”