Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre dünyada her 11 kişiden 1’i diyabet hastası. Diyabet hastalığının en önemli risklerinden biri ise diyabetik ayak yarası. Türkiye’de yaklaşık 11 milyon hasta, kan şekeri düzeninin bozulması ve yüksek olması anlamına gelen diyabet hastalığına sahip. Diyabet hastalarının yüzde 34’ü ise diyabetik ayak yarası gelişmesi riski altında. Ayağın ya da bacağın ampütasyonuna (iyileşmesi olanaksız görülen bir organı kesme) kadar ilerleyebilen diyabetik ayak yarasında en ufak bir kızarıklık bile önemli ve hastaların yara gelişmemesi için gereken bütün önlemleri almaları; geliştiği takdirde ise hızla bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurmaları gerekiyor.
KÜÇÜK YARALAR BİLE ÇOK ÖNEMLİ
Diyabetik ayak yarasına sebep olan iki mekanizma olduğunu belirten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Diyabetik Ayak Çalışma Grubu Üyesi Doç. Dr. Alper Şener, bu iki mekanizmayı şöyle açıkladı: “Sinirsel mekanizmada diyabetik hastaların şekerlerinin yüksek olması sonucu oluşan sinir hasarı ile motor sinirler etkilenir ve cilt nemlenmesi bozulur, kurur veya çatlar ve bakteriler buradan daha rahat girer. Diğer yandan da duyu sinir hasarı ile sıcak/soğuk ve ağrı hissi azalır. Damarsal mekanizmada ise şeker hastalarının kan yağları zaten yüksektir ve bu yağlar damar duvarında birikerek büyük ya da küçük damar tıkanıklıklarına sebep olur. Diğer taraftan ayağın damarsal beslenmesinin büyük kısmı küçük damarlardan olur. Sinir hasarı sebebiyle bu damarların etrafındaki kasılma ve gevşeme hareketleri yapılamaz ve dolaşım bozulur. Ayağın kas ve deri altı yağ dokusu çok azdır. Ayak tüm vücudu taşıyan yegane uzuvdur. Bu yüzden ciltte oluşan küçük yaralar dahi çok kısa sürede cilt altına ve kemiğe ulaşabilir ve diyabetik ayak riski oluşturabilir.”
ŞEKER HASTALARININ HAYATLARI BOYUNCA DİYABETİK AYAK ÜLSERİ GEÇİRME RİSKİ YÜZDE 34
Diyabet ülser görülme sıklığının yılda yüzde 2,2-6 arasında olduğunu belirten Doç. Dr. Alper Şener, başka bir matematik hesabıyla, her şeker hastasının hayatı boyunca diyabetik ayak ülseri geçirme riskinin yüzde 34 olduğunu belirtti: “Bunların üçte ikisi enfektedir. Bu sebeple hastaların tamamı aslında diyabetik ayak yarası riski altındadır, sadece bunun zamanı değişir. Türkiye'de yapılan çalışmalara göre, sinir hasarı ile oluşan hissizlik yüzde 60'lara kadar çıkmaktadır. Bu sadece duyu kaybı gibi değil, aynı zamanda yanma, batma ve ağrı gibi bulgulara da sebep olabilir. Bunlar yaygın olabilecekleri gibi sadece bir sinir boyunca belli bir bölgede de olabilir. Sinir hasarı ayrıca kalp, mide gibi iç organlara giden sinirlerde de olur; çarpıntı, ritim bozukluğu, ani tansiyon düşmesi, çabuk doyma veya erken acıkma, şişkinlik ve karında gaz şikayeti,kabızlık, sertleşme sorunları gibi durumlar görülebilir. Tüm bunların en önemli sebebi ise kontrolsüz yüksek seyreden kan şekeridir.”
DÜNYADA HER 30 SANİYEDE BİR DİYABETİK AYAK AMPÜTASYONU YAPILIYOR
Diyabetik ayak yarası sonucu ayak kesilmesinin mümkün olabileceği uyarısında bulunan Doç. Dr. Alper Şener, erken müdahale, iyi yara ve hasta bakımı ile bunu önlenebileceğini ekledi: “Türkiye’de kaç kişinin bu hastalık sebebiyle ayağını kaybettiği konusunda tam bir rakam vermek ne yazık ki mümkün değil, ama yıllar içinde arttığını biliyoruz çünkü şeker hastası sayısı artıyor, aynı oranda da diyabetik ayak yarası ve kesilen ayak sayısı artıyor. Dünyada ise her 30 saniyede bir diyabetik ayak ampütasyonu yapıldığını biliyoruz. Türkiye'de herhangi bir yaralanma olmadan yapılan ayak kesilmesi işlemlerinin yüzde 40-60’ı, ayaktaki şeker yarasına bağlıdır. Takip eden 1-3 yıl içinde ise yaklaşık yine yüzde 30-50 gibi oranlarda yeniden kesilme ihtiyacı doğar. Diyabetik ayak kesilmelerinde 5 yıllık ölüm yüzde 70'lerdedir. Eğer hastada kronik böbrek yetmezliği var ise bu oran 2 yılda yüzde 75 olmaktadır.”
AYAKKABI İÇİNDE KALAN KÜÇÜK BİR TAŞ BİLE DİYABETİK AYAK YARASINA SEBEP OLABİLİYOR
Diyabetik hastadaki ayakta her türlü kızarıklığın önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Alper Şener: “Bazen ayakkabı içindeki hissedilmeyen küçük bir taş bile buna sebep olabilir. Ayakta görülen his kaybı nedeniyle hastaların hemen tamamı küçük veya hatta bazen büyük travmalardan habersiz yaşamlarına devam eder. Bunun sonucunda ciltte yaralanma-açılma meydana gelir. Bakteri bu bölgeden girerek ayakta enfeksiyon ve yaraya sebep olabilir. Çoğunlukla ilk bulgu kızarıklıktır ve ayakta görülen en ufacık kızarıklık dahi bazen hiç beklenmedik sonuçlar doğurur. Bu nedenle vakit kaybetmeden bunun bir enfeksiyon olup olmadığının ayrımı ve antibiyotik ihtiyacı olup olmadığının tespiti için enfeksiyon hastalıkları uzmanına baş vurmak gereklidir, çünkü yara açılmadan ya da açılmış yara kemiğe kadar ilerlemeden yapılacak doğru tıbbi müdahale ile ayak kurtulabilir,” yorumlarını yaptı.
DİYABET HASTALARI SIKI AYAKKABILARDAN UZAK DURMALI
Diyabetik ayak yarasından korunmanın en önemli yolu diyabet olmamaktan geçiyor. Yoğun şeker, yağ ve alkol tüketimi gibi diyabeti tetikleyen gıdaları beslenme zincirimizden çıkararak, egzersiz ile ideal kiloya ulaşarak ve bunu bir yaşam biçimi haline getirerek diyabetten korunabiliriz. Diyabet olmuş hastalar için ise Doç. Dr. Alper Şener, yara oluşumunu veya oluşmuş yaranın derinleşmesini engelleyecek çok basit önlemler paylaştı: “Öncelikle bu hastalar sıkı ayakkabıdan uzak durmalı; rahat ve ayak şekline uygun ayakkabı seçimi yapmalıdır. Kızarıklık olup olmadığını görmek için ayak her gün kontrol edilmelidir. Bakteri yükünü azaltmak adına yıkama iyi bir yöntemdir. Ardından kurulama ve nemlendirmek için krem kullanımı, topuk çatlaklarına koruyucu krem uygulanması da önemli noktalardır. Pamuklu çorap giyilmesi, sıkı olmayan, ayak şekline uygun ayakkabı seçimi de diğer unutulmaması gereken noktalardandır. Özellikle tırnak kesimine dikkat edilmedir.”
DİYABETİK AYAK YARASININ TEDAVİSİ ANTİBİYOTİK KULLANIMI
Doç. Dr. Alper Şener, diyabetik ayak yarasının tedavisinden bahsetti: “Yaradaki bakteri yükü azalmadıkça savunma hücreleri burada birikip iltihabı artırabilir. Artan iltihap, doku ödemi ile damarlara baskı yaparak halihazırda yetersiz olan damarsal beslenmeyi geri dönüşümsüz hale getirip nekrozu yaygınlaştırır. Bu hastalarda kaçınılmaz son ise bacağa ya da ayağa belli bir yerden ampütasyon yapılmasıdır. Bu sebeple hastaların hızla mutlaka bir enfeksiyon hastalığı uzmanının olduğu bir hastaneye başvurmaları gereklidir. Tedavi sürecinde en kritik yaklaşım dokuda bakteri yükünün azaltılmasıdır. Temel tedavi yaklaşımı ise antibiyotik verilmesidir. Antibiyotiksiz diyabetik ayak tedavisi yapmaya çalışmak ise tıbbi bir hatadır. Antibiyotik tedavi süresine hastadaki enfeksiyonun yaygınlığına ve derinliğine göre karar verilir. Kemiğe kadar ulaşanlarda 6 haftanın üstüne çıkılabilir. Yüzeysel olanlarda ise 3 haftanın altında olması uygundur.”
“AMPÜTASYONDAN KURTULAN ÇOK HASTA VAR”
Ampütasyondan kurtulan çok fazla hastası olduğundan bahseden Doç. Dr. Alper Şener, geçmiş hastalarından birinin öyküsünü paylaştı: “Altmışlı yaşlarda bir erkek hastamız vardı. Hasta bir gün zeytin toplamaya gidiyor, iki gün boyunca tarlada çalışıyor. Eve geldiğinde ise ayağının biraz şişik olduğunu görüyor ama önemsemiyor. Üç gün sonra tekrar zeytin toplamaya gidiyor. Bu sefer tansiyonu düşüyor ve kurumumuza başvuruyor. Hastanın ayaklarından birinde yaygın iltihap olduğunu görüp, başlangıçta bu kadar kısa sürede nasıl bu aşamaya geldiğini anlayamadık. Ayağı inceledikçe enfeksiyonun derin dokuya kadar yayılmış olduğunu gördük. Detaylı incelemeden sonra ayağın tam ortasında kırılmış bir kürdan olduğunu gördük. Başta yarayı kendisinin kurcaladığını sandık ama hasta his kaybı yaşadığı için bundan haberi dahi yoktu. Belki de bu kürdan çöpü uzun süre önce batmış, hastanın hissetmemesi olayı bu noktaya getirmişti. Yapılan tedaviler neticesinde ampütasyon olabilecek ayağı 3 ay süren zor uğraşlarla kurtarmayı başardık.”
“YARA KLİNİĞİ”, DİYABET HASTALARI İÇİN BİR MERHEM OLABİLİR
Doç. Dr. Alper Şener’in Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi olduğu Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi, çevre illerden bile hastaların başvurduğu, diyabetik ayak tedavisi için önemli bir kurum. Üniversite hastanesi, uzun bir süredir diyabetik ayak yarasına yönelik tedavi hizmeti veriyor. Bu hizmet sadece diyabetik ayak yarası değil, aynı zamanda diğer tüm yara tiplerine yönelik sürdürülüyor. Hastanede düzenli olarak yara konseyi yapılıyor ve bu konseylerde tanı ve tedaviye yönelik kararlar farklı branşların katılımı ile alınıyor. Alınan kararlar doğrultusunda, hasta talepleri de göz önüne alınarak tedaviler kişiselleştiriliyor. Enfeksiyon hastalıkları bölümünün hedefi ise mümkün olan en yakın zamanda hastane bünyesinde “yara kliniği” adı altında bu tip hastaların yarasına merhem olacak bir birim kurulması. Disiplinlerarası çalışacak bu klinik, yara bakım ürünü geliştirilmesinden hastalar için uygun ayakkabı üretimine kadar bölgenin, belki de ülkenin önemli bir açığını kapatabilecek.
Kaynak: Haber Merkezi